Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Blog

Üreteropelvik Bileşke Upj Darlığı

Üreteropelvik bileşke (UPJ) tıkanıklığı, böbreğin havuzcuğunda şişlik (renal pelvisinde) meydana gelmesidir. Böbreklerden mesaneye idrarı boşaltan tüp olan renal pelvis, her bir üreterin üst ucunda bulunmaktadır.

Huni şekline sahip bu böbrek pelvisinin görevi ise idrarı toplamaktır.  Normal durumlarda, iki böbreğin her birinin bir üreteri vardır. Böbrekler, kandaki atık maddeleri ve fazla suyu süzerek idrar oluşturur. İdrar, UPJ’de toplanır ve daha sonra üreterlerden mesaneye akar.

Üreteropelvik bileşke (UPJ) obstrüksiyonu terimi, bu alandaki bir tıkanıklığı tanımlar. Tıkanıklık, idrarın mesaneye akışını engelleyerek idrarın böbrekte birikmesine ve genişlemesine neden olmaktadır.

UPJ tıkanıklığında idrar akışı yavaşlar veya tamamen durur. Bu da böbrek hasarı riskini artırır. Çoğu UPJ tıkanıklığı vakasında, böbreklerden biri ya da ikisi etkilenebilir. Tek taraflı UPJ darlığı ise doğum öncesi saptanan en yaygın obstrüktif hastalıklardan biridir.

Bu sorun genellikle hamilelik sırasında ve anneye uygulanan ultrasonlarda tespit edilmektedir.

Üreteropelvik Darlık (UP Darlık) Ne Kadar Yaygındır?

UPJ tıkanıklığı yaklaşık olarak her 1500 doğumdan birinde meydana gelmektedir. Blokaj sıklıkla böbrek oluşumu esnasında ortaya çıkmaktadır. Bu hastalık idrar toplama sistemlerinde oluşan şişliklerin oldukça büyük bir kısmından sorunludur.

Üreteropelvik bileşke darlığı erkekleri, kadınlara oranla yaklaşık 2 kat daha fazla etkilemektedir. Bununla birlikte sol böbreğin, sağa göre hastalığa bağlı daha fazla hasar gördüğü de gözlemlenmiştir.

Üreteropelvik Bileşke Darlığının Belirtileri Nelerdir?

UPJ obstrüksiyonunda hastalarda izlenen en belirgin şikayetler arasında, bedenin yan taraflarında oluşan ağrılar yer almaktadır. Bu ağrılar aralıklı şekilde devam edebilmekte ve bazı hastalar tarafından ise artan sıvı alımı ile birlikte çoğaldığı fark edilmektedir.

Bunun yanı sıra hastalığa bağlı sıklıkla ortaya çıkan semptomlar şunlardır:

  • Karında kitle benzeri yumru oluşumu,
  • Ateş yükselmesinin eşlik ettiği idrar yolu enfeksiyonu,
  • Böbrek taşı oluşumu,
  • Kanlı idrar ve kusma,
  • Bebeklerde gelişim bozukluğu.

Bazı UPJ vakalarında net belirtilere rastlanmamaktadır. Çoğu durumda idrarda herhangi bir enfeksiyon oluşmadıkça veya tıkanıklık oranı artmadıkça herhangi bir ağrının da oluşmadığı tahmin edilmektedir.

Üreteropelvik Bileşke Darlığına Ne Sebep Olur?

Birçok kez konjenital ortaya çıkan UPJ’de, fetüsün gelişimi sırasında üreter veya böbrek yapılarının doğru şekilde oluşmamasına bağlı hastalık gelişimi söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda aile hikayesinde de kalıtsal eğilime sıklıkla rastlanmaktadır.

Üreteropelvik bileşke darlığına sebep olabilecek bir dizi sorun ise şunlardır:

  • Üreter açıklığının çok dar olması,
  • Üreterdeki küçük kas hücrelerinin sayısında veya dizilişinde hatalar bulunması,
  • Üreter duvarındaki normal dışı kıvrımların engel oluşturması,
  • Üreter yolu boyunca tıkanmaya sebep olabilecek kıvrımların yer alması,
  • Üreterin renal pelvise bağlanma noktasının çok yüksek bir konumda bulunması sebebiyle anormal bir açının oluşması,
  • Kan damarlarının anormal geçişi sonucunda baskı meydana gelmesi ve
  • Daha seyrek olarak, yetişkinlerde böbrek taşları, üst idrar yolu enfeksiyonları, ameliyat, anormal şekilde kesişen bir kan damarı veya idrar yollarında oluşan şişlik.

Üreteropelvik Bileşke Darlığında Tanı Yöntemleri

UPJ darlığında böbreklerin durumu doğum öncesi ultrason taraması ile rahatlıkla görülebilmektedir. Ancak, tam tanının konulabilmesi adına bebeğin dünyaya gelmesinin ardından da bir dizi testin yapılması önemlidir.

Bu noktada idrarın üretilme ve boşaltılma sürelerinin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Bunun için başvurulabilecek testler arasında şunlar yer almaktadır:

  • Kan üre nitrojeni (BUN) ve kreatinin testleri gibi kan örnekleri veya idrar örnekleri alınabilir. Bunlar, böbreklerin kanı ne kadar iyi filtrelediğine dair ipuçları elde edilmesini sağlamaktadır.
  • Kan dolaşımına bir boyanın enjekte edildiği intravenöz pyelogram (IVP) testi ise röntgen cihazından yararlanılan bir tanı yöntemidir. Enjekte edilen boya renal pelvis ve üreterden geçerken X-ışını ile izlenebilir ve bu sayede buradaki anormallikleri tespit etmek mümkün olur.
  • IVP ile benzerlik gösteren nükleer renal taramada ise boya yerine radyoaktif bir madde kullanılmaktadır. Süreç, özel bir kamera yardımıyla izlenmektedir. Bu test, böbreğin çalışma şekli ve tıkanıklığın boyutu hakkında bilgi sahibi olunmasını sağlamaktadır.
  • Bazı durumlarda ise ağrı semptomu gösteren acil vakalarda bilgisayarlı tomografi yöntemine de başvurulmaktadır. BT taraması, ağrının nedenini ve varsa üreteropelvik bileşke darlığını kolayca gösterebilmektedir. Öte yandan MRI ile böbreklerin, üreterlerin ve mesanenin durumu da ihtiyaç halinde incelenebilmektedir.

Üreteropelvik Bileşke Darlığı Kendiliğinden Geçer Mi?

UPJ darlığı olan birçok bebekte, yaşamın ilk 18 ayı içinde bu sorun kendiliğinden düzelebilmektedir. Bu süre zarfında, darlığın kalıcı hasara neden olmayacağından emin olmak ve durumu kontrol altında tutmak adına düzenli ultrason testleri yapılması önerilmektedir.

Bu 18 aylık süreçte idrar akışı düzelmez ve tıkanıklık devam ederse, tam tedavinin sağlanabilmesi adına cerrahi operasyona başvurulmaktadır.

Üreteropelvik Bileşke Darlığı Kendiliğinden Geçer Mi?

Üreteropelvik Bileşke Obstrüksiyonu (UPJ Darlığı) Nasıl Tedavi Edilir?

Üreteropelvik bileşke darlığı söz konusu olduğunda en sık kullanılan tedavi yöntemi pyeloplasti ameliyatıdır. Pyeloplasti ameliyatı açık, laparoskopik ya da robotik yöntemler ile uygulanabilmektedir.

Bu prosedürlerde UPJ çıkarılmakta ve üreter daha geniş bir açıklıkla renal pelvise yeniden bağlanmaktadır. Cerrahinin amacı ise idrarın serbestçe akmasına izin vermek, semptomları ortadan kaldırmak ve enfeksiyon olasılığını azaltmaktır.

Açık ameliyat esnasında kesi, genellikle kaburgaların hemen altında ve yaklaşık 5-7 cm uzunluğunda yapılmaktadır. Genel anestezi altında gerçekleştirilen ameliyat ortalama 2-3 saat sürmektedir.

Oldukça büyük bir başarı oranına sahip bu teknik sonrasında 2-3 günlük bir hastane yatışı gerekebilmektedir. Bazen böbreğin boşaltma fonksiyonuna yardımcı olmak bir drenaj tüpü yerleştirilmektedir. Bunlar aynı zamanda iyileşmeyi destekleyici özelliğe de sahiptir.

Açık cerrahinin yanı sıra uygulanan minimal invaziv pyeloplasti ise modern yöntemlere örnek olarak daha küçük bir kesinin yapıldığı ameliyat türüdür. Daha ziyade 6 aydan büyük bebekler için bir seçenek olan bu yöntemde 2 farklı cerrahi teknikten edilebilmektedir:

  • Robotik cerrahi veya laparoskopik pyeloplasti.
  • Mesane aracılığı ile bir kameranın kullanıldığı UPJ iç insizyonu.

Endopyelotomi olarak da isimlendirilen ve idrar kanalı içinden endoskop ile yapılan minimal kesinin ardından gerçekleştirilen işlemde başarı oranını etkileyen bazı faktörlerden söz edilebilmektedir. Buna göre böbrek fonksiyonlarının durumu, darlık uzunluğu, böbrekteki hidronefroz derecesi ve çapraz damar varlığına bağlı olarak bu tedaviden alınan sonuçlar değişkenlik gösterebilmektedir.

Laparoskopik Pyeloplastinin Avantajları Nelerdir?

Laparoskopik pyeloplasti, açık pyeloplasti ile elde edilen yüksek başarı oranını, morbidite azaltarak elde etmek adına geliştirilen bir tekniktir. Dahili prosedür, büyük bir kesiye gerek kalmaksızın açık cerrahi ile aynı şekilde gerçekleştirilir. Açık ameliyata göre ameliyat sonrası ağrı daha azdır, iyileşme çok daha hızlıdır ve yara izi minimaldir. Buna ek olarak diğer avantajları ise şunları içerir:

  • Hastanede kalış süresi çok daha kısadır.
  • Açık cerrahiye oranla daha iyi bir estetik görünüm elde edilebilir.
  • Ameliyat, kullanılan cihazlar sayesinde çok daha net bir görüntü eşliğinde gerçekleştirilir.
  • Çapraz damar varlığının tespiti ve tedavisi kolaylıkla mümkün olur.
  • Yaklaşık 10 kat büyük görüntü eşliğinde ağızlaştırma yapılabilir.

Minimal invaziv tekniklerin başarı oranı açık pyeloplasti ile eşittir; ancak teknik olarak daha fazla cerrah becerisi gerektirmekte ve hastanın yaşı ile darlığın derecesi dikkate alınarak tercih edilebilmektedir.

Üreteropelvik Bileşke Darlığını Önlemek Mümkün Mü?

Yapılan araştırmalar, anne adayının gebelik dönemindeki beslenme tarzı ile fetüste oluşan UPJ darlığı arasında pozitif bir ilişki olduğunu kanıtlar nitelikte değildir. Bu aşamada hastalığın daha çok genetik özellikleri üzerinde durulmuş ve vakaların aile öyküleri dikkate alınmıştır.

Öte yandan genetik faktörleri ekarte edebilecek bir önleme yöntemi söz konusu olmamakla birlikte, üreteropelvik bileşke obstrüksiyonu ile doğmamış yetişkinlerde koruyucu birtakım değişkenlerden bahsedilebilir.

Buna göre hastalığın daha sonra gelişme şansını azaltmak adına böbrek taşlarından, idrar yolu enfeksiyonlarından veya böbrek travmasından kaçınmaya özen göstermek ve böyle bir durumda vakit kaybetmeksizin tedavi olmak önemlidir.

Üreteropelvik Bileşke Darlığı Hipertansiyona Neden Olur Mu?

UPJ darlığının şiddetlenmesi sonucunda ortaya çıkan tabloda, böbrek fonksiyonlarının daha kötüye gitmesi, taş oluşumu ve enfeksiyon gelişiminin yanı sıra hipertansiyon da yer almaktadır.

Kan basıncının normalden çok daha yüksek bir değerde seyretmesi olarak tanımlanan hipertansiyonda, bu yüksekliğe bağlı olarak vücudun arterleri olumsuz etkilenmektedir. Böyle bir durumda da kalbin kan pompalamak için daha çok çalışması gerekir.

Üreteropelvik bileşke darlığının hipertansiyona yol açması halinde ise çoğunlukla cerrahi yöntemlere başvurulmaktadır.

Kaynaklar:

  • Ureteropelvic junction obstruction repair: when, how, what?  Tan BJ, Smith AD.Curr Opin Urol. 2004 Mar;14(2):55-9.
  • Ureteropelvic junction obstructionLam JS, Breda A, Schulam PG.J Urol. 2007 May;177(5):1652-8.
  • Hereditary bilateral ureteropelvic junction obstructionTang YS, Li SY, Tarng DC.Clin Exp Nephrol. 2020 Apr;24(4):384-385.
  • Ureteroscopic treatment of ureteropelvic junction obstructionTawfiek ER, Liu JB, Bagley DH.J Urol. 1998 Nov;160(5):1643-6; discussion 1646-7.

Prof. Dr. Ömer Faruk

1996 yılında Tıp Fakültesinden mezun oldum. 2004 yılında üroloji ihtisasımı tamamladım. İhtisas sonrası FEBU title almaya hak kazandım. İhtisas sonrası laparoskopik cerrahi eğitimi için Leipzig Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinde Prof. Stolzenburg ile birlikte çalıştım. 2011 yılında Doçent oldum. 2017 yılında Ankara Gülhane Üroloji Kliniği Profesörlük kadrosuna atandım detaylı bilgi için hakkımda sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu