Blog

Gebeliğin Oluşmasında Ne Kadar Sperme İhtiyaç Duyulur?

Başarılı bir hamilelik için temelde önemli iki bileşen; sperm ve yumurtadır. Sağlıklı gebeliğin oluşabilmesi adına kaliteli tek bir spermin yumurtaya ulaşıp döllenmeyi sağlaması yeterli olsa da bu sürecin çok daha karmaşık gerçekleştiğini söylemek mümkündür.

Yumurtaya ulaşma süresi boyunca spermlerin büyük bir kısmı ölmektedir. Bu da erkekteki spermlerin belli bir sayının üzerinde olmasını gerekli kılar.

Yumurtayı dölleyecek olan bir tek sperm olmasına karşın döllenmenin doğal yolla gerçekleşebilmesi için başlangıçta çok sayıda sperm bulunması gerekmektedir.

Erkekler boşalma sürecinde sperm hücrelerini serbest bırakmaktadır. Bu esnada salınan ve meni adı verilen sıvı içerisinde bulunan spermlerin, rahim ağzından uterusa (rahim içine) geçmesiyle döllenme mümkün olmakta ve bunun bir sonucu olarak da hamilelik oluşmaktadır.

Boşalmadan sonra, sadece 0,5 mm büyüklüğündeki tek bir sperm hücresinin döllenme için rahim ağzı tabanından yumurtaya kadar olan yolu tamamlaması aslında yeterlidir. Ancak, bu mesafeyi tamamlayana kadar hayatta kalan sperm sayısı da oldukça azalmaktadır.

Hamilelik Nasıl Oluşur?

Gebe kalma veya döllenme olarak adlandırılan durum, sperm ve yumurtanın bir araya gelmesidir. Bu süreç bir kadının adet döngüsü ile doğrudan ilgili olsa da döllenmeyi gerçekleştirecek spermin birçok açıdan özelliği de temel alınmaktadır.

Kadın vücudu, her adet döngüsü sırasında yeni bir yumurta oluşturmakta ve fimbria adı verilen protein yapılı ince uzantılar, yumurtanın fallop tüplerinden rahme doğru yönlenmesine yardımcı olmaktadır. Fallop tüplerinden geçen bu yolculuk sırasında, bir yumurta sperm tarafından döllenebilir.

Sperm üretimi ise erkeklerin testislerinde başlamaktadır. Boşalma sırasında, yalnızca döllenecek bir yumurta bulmak amacıyla milyonlarca sperm hücresi serbest bırakılır. Bu milyonlarca sperm hücresi içerisinden ise yalnızca bir tanesi yumurtayı döllemeyi başarabilmektedir.

Döllenme gerçekleştiği andan itibaren zigot olarak adlandırılan döllenmiş yumurta, fallop tüplerinden aşağıya doğru hareket etmeyi sürdürmektedir. Bu süreç boyunca iki hücreye, ardından dört hücreye ve ardından daha fazla hücreye bölünür.

Spermin yumurtayı döllemesinden yaklaşık bir hafta sonra, zigot rahme doğru yol almış olacaktır. Burada ise artık, blastokist adı verilen ve yaklaşık 100 hücreden oluşarak büyüyen bir küme halindedir.

Blastokist daha sonra rahmin iç yüzeyi olan endometriuma yapışmakta ve bu bağlanma işlemi de implantasyon olarak adlandırılmaktadır. İmplantasyonun gerçekleşmesi ile birlikte hücreler bölünmeye devam etmekte; bazı hücreler gelişerek embriyoya dönüşmekte ve bazıları da plasentayı oluşturmaktadır.

Bu andan itibaren vücut, içeride bir bebeğin büyümeye başladığı sinyalini yaymaktadır. Bu da salınan hormonların, rahim astarını dökmek yerine korumak konusunda görev yapmasını sağlamaktadır.

Söz konusu aşamadan itibaren gebeliğin gerçekleştiği kabul etmekte ve anne adayının adeti de doğuma kadar kesilmektedir.

Sağlıklı Bir Erkekteki Sperm Sayısı

Bir erkeğin sperm konusunda sağlıklı olmasından söz edebilmek adına öncelikle meni numunesinin kaliteli spermlerden oluşması beklenmektedir.

Semen içerisinde yer alan olgunlaşmamış spermlerin normal cinsel birliktelik sonrası dölleme özelliği bulunmamaktadır. Bununla birlikte anormal sperm sayısı, altta yatan birçok sağlık sorununun da habercisi olabilmektedir.

Normal bir sperm sayısı, meni mililitresi (mL) başına 15 milyondan az olmaması gerekmektedir.. Bununla birlikte mililitrede 15 milyondan az spermin bulunduğu ve bir boşalmada toplam 39 milyondan az spermin izlendiği durumlarda ise oligospermi adı verilen düşük sperm sayısı sorunu ortaya çıkmaktadır.

Sperm sayısı gebelik için olduğu kadar vücudun genel sağlığı için de önemli bir ölçüdür. Yapılan çalışmalar ışığında düşük sperm sayısına sahip erkeklerin, daha yüksek vücut yağ yüzdesine ve kan basıncına sahip olma olasılıklarının arttığı söylenebilmektedir.

Sağlıklı Bir Gebelik İçin Sperm Hangi Özelliklerde Olmalı?

Spermin şekli, yapısı veya morfolojisi de sağlıklı bir gebelik için önemli olan diğer faktörlerdir. Normal bir sperm oval şeklindeki baş kısmına ve uzun kuyruk bölümüne sahip olmalıdır.

Bu özellikler, spermin yüzerek rahim tüplerinde bulunan yumurtayı bulabilmesini kolaylaştırmaktadır. İdeal şekle sahip sperm sayısının çokluğu ise doğurganlık şansını artıran etkenler arasındadır. Buna göre sağlıklı bir spermin özellikleri şöyle olmalıdır:

  • Miktar: Tek bir boşalmada atılan meni, mililitrede en az 15 milyon sperm içeriyorsa doğurganlık olasılığı yüksektir. Boşalmada çok az sperm olması, yumurtayı döllemek için daha az aday olduğu anlamına gelmekte ve bu da hamile kalmayı zorlaştırabilmektedir.
  • Hareket: Bir yumurtaya ulaşmak ve onu döllemek için spermin yeterince hareketli olması çok önemlidir. Ejakülattaki spermlerin en az %40’ının hareket etmesiyle bile gebelik mümkün olabilmekte; ancak bu oran eşik olarak kabul edilmektedir.
  • Yapı: Morfoloji olarak da adlandırılan sperm yapısı, tipik olarak spermin şeklini ifade etmektedir. Oval başlı ve uzun kuyruklu bir şekle sahip sağlıklı spermler için bu yapı, gebelik için üçüncü bir faktördür.
  • Yaşam Süresi: Testislerde sürekli olarak yeni spermler üretilmekte ve bunların olgunluğa ulaşması 72 gün sürmektedir. Bu süre içinde sperm bir yumurtayı dölleyebilir.

Sağlıklı Bir Gebelik İçin Sperm Hangi Özelliklerde Olmalı?

Sperm Sayısı Nasıl Artırılır?

Sperm sayısından endişe duyan herkesin uygulayabileceği birtakım yaşam tarzı değişiklikleri söz konusudur. Alınacak basit önlemler ile sperm sayısı ve hacmini artırmak mümkün olmaktadır. Altta yatan nedenlerden çoğu tıbbi müdahale gerektirse de sağlıklı sperm üretme şansını artırmak için uygulanabilecek basit adımlar şunları içermektedir:

  • Artan vücut kitle indeksinin, azalan sperm sayısı ve sperm hareketi ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle sağlıklı kilonun korunması ile hareketli sperm sayısı da artırılabilir.
  • Antioksidan bakımından zengin olan ve sperm sağlığını iyileştirmeye yardımcı olabilecek bol miktarda meyve ve sebzenin tüketimi, bu süreçte tavsiye edilmektedir. Buna ek olarak uygun hekim kontrolünde önerilen uygun vitamin takviyeleri de sperm sağlığı adına faydalı olabilmektedir.
  • Klamidya ve gonore gibi hastalıklar, erkeklerde kısırlığa neden olabilir. Partner sayısını sınırlamak ve ilişki esnasında doğru yöntemlerle korunmak, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları da önleyecektir. Bu, aynı zamanda sperm sayısı ve kalitesini korumaya da yardımcıdır.
  • Vücuttaki stres düzeyinin artması sonucunda hem cinsel işlev azalabilmekte hem de sperm üretmek için gereken hormonlar olumsuz etkilenebilmektedir. Stres yönetimi ise bu sorunun önüne geçecek ve sperm sağlığının korunmasına yardımcı olacaktır.
  • Orta derecede fiziksel aktivite, spermin korunmasına yardımcı olabilecek güçlü antioksidan enzimlerinin seviyelerini artırabilmektedir. Ancak, gereğinden fazla egzersiz yapmanın da hormon profilini değiştirdiği ve spermi olumsuz etkileyebileceği unutulmamalıdır.
  • Sigara içen erkeklerin sperm sayısının düşük olma olasılığı daha yüksektir. Bununla birlikte fazla alkol tüketimi de te***on üretiminin azalmasına, iktidarsızlığa ve sperm üretiminin azalmasına neden olabilmektedir.
  • Özellikle gebelik planlaması sürecinde kullanılan ilaçların mutlaka göz önünde bulundurulması önemlidir. Öyle ki kalsiyum kanal blokerleri, trisiklik antidepresanlar, anti-androjenler, opioidler ve diğer ilaçlar doğurganlık sorunlarına katkıda bulunabilir.
  • Pestisitlere, kurşuna ve diğer toksinlere maruz kalmak sperm miktarını ve kalitesini etkileyebilmektedir. Toksinlerle çalışılması gereken bir ortamda ise mutlaka güvenlik önlemleri alınmalı ve koruyucu ekipman kullanılmalıdır.
  • Artan skrotal sıcaklığın sperm üretimini engelleyebildiği bilinmektedir. Buna karşın bol, pamuklu ve hava alabilen iç çamaşırlarının tercih edilmesi tavsiye edilir. Ayrıca, çok uzun süre oturmamak, sauna ve jakuzilerden kaçınmak ve skrotumun dizüstü bilgisayar gibi sıcak nesnelere maruz kalmasını sınırlamak da sperm kalitesini artırabilir.

Öte yandan, kanser için uygulanan kemoterapi ve radyasyon tedavisi, sperm üretimini bozabilmekte ve kalıcı kısırlığa neden olabilmektedir. Bu nedenle konu ile ilgili uzman bir hekim ile görüşmek ve tedavilere başlaman önce sperm dondurma gibi yöntemler hakkında bilgi almak yararlı olacaktır.

Her Gün İlişkiye Girmek Sperm Sayısını Azaltır Mı?

Vücudun, bir boşalma sonrasında yeniden yeterli sayıda sperm oluşturabilmesi 24-36 saat arasında bir süreye ihtiyacı vardır. Buna göre çok sık tekrarlanan cinsel ilişkinin veya mastürbasyonun, sperm sayısını tek boşalmada azalttığı söylenebilmektedir.

Ancak burada önemli olan spermin kalitesinde bir değişiklik olup olmadığıdır. Cinsel ilişki sıklığı ile sperm kalitesi arasında bir bağlantı bulunmamakta; bu süreçte spermler, şekil ve hareket anlamında olumsuz etkilenmemektedir.

Öte yandan cinsel perhizin, günlük boşalmaya kıyasla sperm sayısını ve numune hacmini iyileştirdiği de gösterilmiştir. Bu nedenle, cinsel ilişkiler arasına birkaç günlük molalar koymak ya da yumurtlama günlerine yakın gün aşırı cinsel birliktelik gebelik şansını artırabilmektedir.

Kalitesiz Spermle Gebelik Oluşur Mu?

Anormal kromozomlardan sperm DNA parçalanmasına, hatta yaşam tarzı seçimlerine kadar, spermin hamileliğin sonucunu etkileyebileceği birçok yol vardır. Düşükler, özellikle birden çok kez meydana geldiğinde, araştırma için anneye olduğu kadar babaya da odaklanılması önerilmektedir.

Kalitesiz spermler her şeyden önce bebeğin genetik özelliklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Düşük sayılı veya kalitesiz sperm ile doğal yolla gebelik oluşması mümkün olabiliyorken, bu parametrelerin düşük riskini artırdığı da dikkate alınmalıdır.

Bu sebeple baba olmak isteyen her erkeğin öncelikle sperm testi yaptırması tavsiye edilmektedir.

Spermi Ne Öldürür?

Sperm üretimi karmaşık bir süreçtir ve testislerin yanı sıra hipotalamus ve hipofiz bezlerinin normal çalışmasını gerektirir. Spermler testislerde üretildikten sonra, hassas tüpler onları meni ile karışana ve penisten boşalana kadar taşır.

Bu sistemlerden herhangi biriyle ilgili sorunlar sperm üretimini etkileyebilmekte veya mevcut spermlerin ölümüne neden olabilmektedir. Buna göre;

  • İnmemiş testis sorunu veya enfeksiyon,
  • Tümörler veya kromozom kusurları,
  • Endüstriyel kimyasallara, ağır metallere veya radyasyona maruz kalınması,
  • Çok dar pantolon ve iç çamaşırlarının giyilmesi,
  • Kanser tedavi yöntemlerinin uygulanması,
  • Bazı kalp damar hastalıkları ve bunlara bağlı kan dolaşımının etkilenmesi,
  • Kontrolsüz diyabet veya spermlere saldıran antikorların olması,
  • Bazı ilaçların kullanımı,
  • Varikosel oluşumu veya hormon dengesizlikleri,
  • Vas deferens adı verilen kanallarda oluşan tıkanıklık,
  • Penise giden sinir ve damarların uzun süre baskı altında kalması,
  • Aşırı derecede ısıya maruz kalınması,
  • D vitamini eksikliği ve çölyak hastalığı,
  • Sık tekrarlanan mastürbasyon,
  • Alkol ve tütün ürünleri kullanımı,
  • Obezite ve hareketsiz yaşam,
  • Önceden vazektomi veya majör abdominal veya pelvik cerrahi geçirilmiş olması ve
  • Duygusal stres veya depresyon gibi etkenler sperm sayısındaki azalmanın sebepleri arasındadır.

Kaynaklar:

  • Total motile sperm count: a better way to rate the severity of male factor infertility? Borges E Jr.JBRA Assist Reprod. 2016 May 1;20(2):47-8.
  • Semen Analysis of Total Motile Sperm Count Based on the 1999 and 2010 WHO Criteria. Zorzi PM, Kussler APS, Pimentel AM, Capp E, Corleta HVE.JBRA Assist Reprod. 2022 Apr 17;26(2):261-266.
  • The impact of the total motile sperm count on the success of intrauterine insemination with husband’s spermatozoa. Huang HY, Lee CL, Lai YM, Chang MY, Wang HS, Chang SY, Soong YK.J Assist Reprod Genet. 1996 Jan;13(1):56-63.
  • Relationship of total motile sperm count and percentage motile sperm to successful pregnancy rates following intrauterine insemination. Pasqualotto EB, Daitch JA, Hendin BN, Falcone T, Thomas AJ Jr, Nelson DR, Agarwal A.J Assist Reprod Genet. 1999 Oct;16(9):476-82.
  • The impact of ejaculatory abstinence on semen analysis parameters: a systematic review. Hanson BM, Aston KI, Jenkins TG, Carrell DT, Hotaling JM.J Assist Reprod Genet. 2018 Feb;35(2):213-220.

Prof. Dr. Ömer Faruk

1996 yılında Tıp Fakültesinden mezun oldum. 2004 yılında üroloji ihtisasımı tamamladım. İhtisas sonrası FEBU title almaya hak kazandım. İhtisas sonrası laparoskopik cerrahi eğitimi için Leipzig Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinde Prof. Stolzenburg ile birlikte çalıştım. 2011 yılında Doçent oldum. 2017 yılında Ankara Gülhane Üroloji Kliniği Profesörlük kadrosuna atandım detaylı bilgi için hakkımda sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu